22 Ağustos 2015 Cumartesi

Veda Yazısı

Herkese merhaba !

Bu blogdaki son yazım olacak bu yazı, kamp hakkında genel bir değerlendirme yazısı olacak ( Evet yazı ! )Yapılan her işte bir sonrakinin daha güzel ve daha profesyonel olması için geri bildirimin önemi tartışılamaz. Bence gayet de güzel ve profesyonel olan kampımız hakkında geneli olumlu yorumlardan oluşan bir yazı olacak bu. Olumlu eleştiri sizi bir yere götürmez pek fazla ama yiğidi öldür hakkını yeme mevzusu da var burada. O zaman başlayalım. Umarım uzun yazıp da sizi sıkmam.

Öncelikle zaman çizelgesine oturtalım kampımızı. Kayseri'ye uzaklardan gelen diğer arkadaşlarım da eminim  ilk başta tereddüt etmişlerdir bu konuda, ben ettim. Mesela; kalacak yerimiz ne olacaktı? Gittiğimizde sorun olacak mıydı? Ya sokakta kalırsaydık ! Tabii ki o kadar karamsar olmaya gerek yoktu çünkü hocamız ve ekibi  her şeyi bizim için düşünmüşlerdi ancak gene de insan engelleyemiyor. Ancak dediğim gibi, gerçekten her şey düşünülmüştü ve yurdumuz için gerekli olan yazılar biz gelmeden yazılmış, her şeyimiz hallolmuştu. Geldiğimizde buna rağmen sorun yaşadık ancak bu tamamen yurt görevlileriyle alakalıydı. Zat-ı muhteremleri alt etmek ve gardınızı almak için gerekli olan şeyleri mail atarak ayrıntısıyla öğrenebilirsiniz, zira kendilerini memnun etmek biraz zor. Neyse, yurt olayımız gene hocamız ve ekibinin özverisiyle bir şekilde halloldu ve yerleşik düzene geçmiş olduk. 

İlk tanışma anına gelirsek, bu ortamlar genelde gergin olur çünkü karşılaşacağınız insanlar nasıl tipler fikir yürütmek pek zor. Bizimki bence öyle değildi, herkes sempatik bir şekilde kendini tanıttı. Hocamızın ekibinden Osman ve Ayşegül bize ilk günden çok misafirperver davrandılar ve bizi bekleyen süreci akıllarda soru kalmayacak şekilde çok güzel özetlediler. Sonunda hocayla da tanışmıştık o gün. Ahmet Hoca'nın da klasik bir "Hoca" olmadığını o gün anladık. Kampın sinyallerini o günden almaya başlamıştık. Yeşilli pembeli sarılı sinyalleri..

Kampın ilk haftası daha öncekinden farklı olarak Yoğunlaştırılmış Biyoinformatik Kursu'yla başladı. Bizler de ikinci günden  itibaren birlikte çalışmaya başlayıp bu kursta aktif rol aldık. Bizler için de hızlı bir biyoinformatiğe giriş dersi niteliğinde oldu. 4 gün boyunca belki normalde birkaç haftada öğrenebileceğimiz kadar bilgiye ulaşmış olduk. Hatta birbirimizle çabucak kaynaşmamızda bu sırada üstlendiğimiz görevler etkili oldu diyebilirim. Kurs da alışılagelmişin dışında bir kurs oldu malumunuz. Gündüzleri öğrenme akşamları eğlence yaptık. Misafirlerimizle oynadığımız oyunlar ve sohbetlerimiz onlarla da kaynaşmamızı ve çok samimi bir ortamın oluşmasını sağladı. Birbirimizi daha iyi tanıyıp, daha doğal vakit geçirme fırsatımız oldu. Anlayacağınız hızlı başlamıştık.

Daha sonraki haftalarda biz bize kaldığımızda ise işe odamızı düzenlemekle başladık. Bence Google'ın, Facebook'un falan bu kadar başarılı olmasındaki en büyük etken çalışma ortamlarının rahatlığı. Google'da uyuklama odaları var ya ! Adamlar aşmış. Biz de kendi limitlerimiz doğrultusunda aştık ve odamızı mümkün olan en verimli şekilde dekore ettik. Gruplarımızı belirledik. Zaman zaman ayrı, zaman zaman dörtlü, zaman zaman da hep birlikte çalıştık ve bu işin zorluğuna göre kendiliğinden gelişen bir şekilde oldu. Yoğun çalıştığımızda dinleneceğimiz koltuklarımız, istediğimiz zaman kullanabileceğimiz açık büfemiz ve battaniye sıcaklığındaki sevimliliğiyle özellikle biz evsiz dışarıdan gelenler için bir ev gibi oldu çalışma odamız. Bu kadar şeyi tabi ki yan gelip yatmak için değil, çalışmak için kurguladık. Yaptığımız şeylere gelirsek; Python dilini kastık hepinizin bildiği gibi. Çünkü biyoinformatik bunu gerektirir. Hepimizin seviyesi aynı olmadığı, hatta bazılarımız programlamayla pek içli dışlı olmadığı için bebek adımlarıyla programlamanın mantığını öğrenerek başladık ve üzerine sağlam tuğlalar atarak devam ettik. İlk başta çok basit, temel programlarla başlayıp daha sonra bildiğiniz üzere Hackathon'a kadar götürdük işi. Bu sırada yaptığımız iş aslında "Veri Bilimi" olduğu için biz de bunu daha iyi anlayalım diye artık adını ezberlediğiniz "Data Science From Scratch" kitabında ilerleme kaydettik. Bu arada tüm bu yaptıklarımızı kaydetmek adına bir Wiki sayfası oluşturduk ve dökümantasyonumuzu buraya yaptık. Bence yapılan şeyleri yazıya dökmek hem bizim için, hem de çalışmaların selameti için çok faydalıydı. Zaten biliyoruz söz uçar yazı kalır. Bu nedenle bu Wiki sayfaları yıllar sonra da açıp neler yaptığımızı görebileceğimiz harika kaynaklar. Keza bloglar da öyle. Bu kampın en güzel özelliklerinden biri de hepimize yazı yazma ve not tutma alışkanlığı kazandırmış olması bence. 

Sonra mesela sunumlarımız vardı. Kamp bittiğinde 9 sunum yapmıştık ve artık iflah olmaz birer sunumcuyduk. Yok değildik, hemen inanmayın. Son sunumumuzda bile bir çok eleştiri almayı başarabildik. Çünkü değişmeyen tek şey gelişimdir. Gelişim durmaz, zira biz de durduramadık. Ama epey ilerlediğimiz söyleyebilirim, hepimizin ilk sunumları ve son sunumları arasında dağlar kadar fark var. Hele ilk sunumumuzu gecenin bir körü, geldiğimizin ikinci günü yaptığımızı düşünürsek, aradaki dağı siz hayal edin. O değil de, sunumlar gerçekten çok faydalı. Hangi meslekle uğraşırsanız uğraşın günün birinde oraya çıkıp bir şeyler anlatmak zorundasınız ve ben ilk zamanlarıma göre en azından orada biraz daha rahat olduğum için çok mutluyum. 

Öğrenme sürecimize dönersek, Python'ın yanında HTML, CSS, birazcık da olsa R, d3.js, ve gene azıcık JavaScript öğrendik. Bazıları çok bazıları az. Ama artık bunların hepsi hakkında bilgimiz var. Hele biz genetikçiler, artık arkadaşlarımızın arasında JavaScriptle hava atabileceğiz. Zor bir şey nihayetinde, biz de azıcık da olsa öğrenmiş bulunduk. Bunlardan bazılarını pekiştirmek için Ahmet Hoca'nın bu araçları kullanarak oyun geliştirmesini izledik mesela. Gel de öğrenme. Ne kadar da eğlenceli bir öğretim şekli. Güzel oldu güzel. 

Skypelarımız oldu. Bunlar da çok ama çok, ama çok mantıklı etkinliklerdi. İnsanlar ne yapmış, ne yapmamış, ne nasıl yapılır ve aklınızdaki daha bir çok soruya birinci ağızdan cevaplar almak zihninizde epey bir boş alan yaratıyor. Durmayın siz de Skype yapın !

Bunlara ek olarak bildiğiniz üzere Hackathon yaptık, ki bence altın vuruş buydu. Ancak bunun hakkında daha fazla yazmak istemiyorum, zira sayfalarca değerlendirme yazısını önceki yazılarda bulabilirsiniz.

Unutmadan bir de bir süre epey başımızı ağrıtan ya da bizi panikleten raporlarımız vardı. Çeşitli konularda raporlar hazırladık, ve bu raporları arkadaşlarımıza sunduk. Böylece kolay yoldan bir sürü şey öğrenmiş olduk. Kesinlikle faydalı, çok faydalı. 

Dışarıdan bizim blogları okuyanlar sürekli oyun oynadığımızı falan düşünebilir. Aslında durum pek öyle değil. Deminden beri yazdığım tüm bu şeyleri 7 haftalık bir süreye sığdırdık. E biraz da eğlenelim bu arada. Ancak oynadığımız oyunlar da hep takım ruhunu geliştiren birlikte bir şeyler yapmayı işleyen oyunlardı. Mesela Agario, mesela Counter, mesela Minecraft ya da GameDevTycoon. Oyun oynamaya zihin egzersizi olarak puzzle ile başladık. İki puzzleı tamamladık ancak üçüncüyü ölüme terk ettik galiba, hala haber alınamıyor. Bir zaman bloglarda havasından geçilmeyen Minecraft'da da planladığımız üniversitenin çok büyük bir kısmı bitti. O artık bir dünya üniversitesi. Başvuruları bekliyoruz. GameDevTycoon da kurduğumuz şirketlerden hala batmayanları var. Kayseri havası soluduk o kadar. Agario'da mesela Ajdarların gücü adına zaman zaman birbirimizi feedleyerek, zaman zaman diğerinin uğruna ona yem olarak birbirimizi hep destekledik. Ama sonuç güzel oldu. En son listede 5 kişi olmuştuk. Counter da son zamanlarımızın favori oyunuydu. Bazılarımız (!) çok kıvıramasa da o botlara karşı az birlik olmadık. O bazıları, gösterdikleri sabır için diğer bazılarına çok teşekkür ediyor buradan. 

Ben daha konuşurum da siz okumazsınız bence. O zaman sözün özü yapalım. Sözün özü, eğer bu programa katılmayı düşünenleriniz varsa, hiç tereddüt etmeyin bana kalırsa. Beklediğinizden çok daha fazlasını bulacağınıza eminim. Sadece öğrenmek açısından değil, vizyonunuzun gelişeceğinden ufkunuzun açılacağından eminim. Türkiye'de böyle güzel işler yapan insanlar varmış diyerek mutlu olacak ve gaza geleceksiniz. Belki bu gaz ileride çok daha güzel işlere dönüşecek. Ben bu kamptan beklediğimin de ötesinde verim aldım. Yaptığımız her şeyin bir mantığı olduğunu bilmek zamanımı boşa harcamadığım hissini veriyordu ve bir işin verimi açısından bence bu çok önemli. Eğer siz de biyoinformatiği seviyorsanız, direk gidip konuşun. Maalesef bu bölümü üniversitede okuyamazsınız ama kendiniz çabalayarak çok da güzel başarılı olursunuz. Bu işle ilgilenen çok güzel insanlar var. Her türlü sorunuza gayet direk cevap alabilirsiniz. Bu yüzden bana kalırsa, ilginizi çekiyorsa yılmadan çalışın, başarı zaten gelir.

Son olarak...

Bana bu güzel ve unutulmaz anıları yaşattıkları için, Ahmet Hoca'ma, Melike Hanım'a, Küçük Öztürk'e, Osman ve Ayşegül'e de çok teşekkür ediyorum. Ve tabii ki diğer ekip arkadaşlarıma. 

Gandalf'ın gücü adına ! 

Sevgiler, saygılar efenim.

( Uzun yazdı! )

FC.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder